Bedirhan Lojistik Transport Logistic Munich 2025’teydi: Gerçekler, Gelecek ve Gözlemler

Okuma Süresi:

Kategori: Blog

Lojistik sadece taşıma işi değil, artık bir vizyon meselesi, Lojistik sektörü tarihinin en hızlı dönüşüm dönemini yaşıyor.

2025 yılı lojistik sektörü açısından yalnızca bir fuar yılı değil; sektörün vizyonunu, kapasitesini ve dönüşüm kararlılığını sınayan bir dönüm noktasıydı. Bedirhan Lojistik olarak, Avrupa’nın en prestijli sektörel etkinliği olan Transport Logistic Munich 2025 fuarına katılarak, küresel lojistik ağının yöneldiği yeni stratejileri yerinde inceledik.

Fuarda 73 ülkeden 2.722 katılımcı firma ve 77.000’den fazla sektör profesyoneli yer aldı. 60’tan fazla ana oturum ve 150’yi aşkın panel ile taşımacılığın yalnızca operasyonel değil, aynı zamanda stratejik ve çevresel boyutu da masaya yatırıldı.

Gözlemlerimiz, panellerdeki veriler ve sahadaki gerçeklik bize net bir tablo çizdi:

Peki biz bu dev organizasyonda neler gözlemledik? Sektör nereye gidiyor? Gelecek ne getiriyor? İşte öne çıkan başlıklar:

  • Artificial Intelligence & Digitalization / Yapay Zekâ ve Dijitalleşme
  • Sustainability & Green Logistics / Sürdürülebilirlik ve Yeşil Lojistik
  • Modular & Multimodal Transportation / Modüler ve Multimodal Taşımacılık
  • Nearshoring & Regional Logistics / Nearshoring ve Bölgesel Lojistik
  • Warehouse Automation & E-Fulfilment / Depo Otomasyonu ve E-Ticaret Dağıtımı

Lojistikte Yeni Gerçeklik: Vizyonlar ile Gerçek Hayat Arasında Uçurum

Fuarın genel temasını üç ana başlıkta özetlemek mümkün:

  • Dijitalleşme ve yapay zekâ temelli sistemlerin yaygınlaştırılması
  • Sürdürülebilir taşımacılık ve yeşil lojistik modellerinin uygulamaya geçmesi
  • Tedarik zincirlerinin bölgeselleştirilmesi (nearshoring) ile Türkiye gibi ülkelerin yükselen stratejik rolü

Ancak panele katılan birçok uzmanın ve saha oyuncusunun ortak görüşü şu:
“Anlatılan gelecek vizyonları ile bugünün taşıma pratikleri arasında hâlâ büyük farklar var.”

  • Yapay Zekâ & Dijitalleşme Paneli Notları

IRU, Etihad Cargo ve SAP gibi kurumlar, yapay zekânın rota planlaması, navlun optimizasyonu ve kapasite yönetimi alanlarında sunduğu verimlilikleri sundu. Fakat AI çözümleri hâlâ sektörün geneline yayılmış değil.

IRU verilerine göre:

  • Firmaların %70’i AI’ye yatırım planlıyor.
  • Ancak sadece %12’si aktif kullanımda.

“Automation is not digitalization” vurgusu panellerde sıklıkla dile getirildi.
Open Logistics Foundation (OLF) tarafından sunulan açık kaynaklı e-CMR sistemi, uluslararası taşımalarda dijital belgelerin standardizasyonunu hedefliyor. Ancak Türkiye gibi ülkelerde sahadaki memurlar hâlâ “çıktı” talep ediyor.

Bedirhan Lojistik olarak bu dönüşümün Türkiye’deki öncülerinden biri olmaya kararlıyız.

  • Sürdürülebilirlik & Yeşil Lojistik: Gerçek mi? Vitrin mi?

CBAM (Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması), elektrikli TIR’lar, yeşil koridorlar gibi başlıklar fuarın gündemindeydi.
Ancak sektörel gerçekliklerle karşılaştırıldığında şunlar öne çıkıyor:

  • Elektrikli ağır ticari araçlar Türkiye’de toplam filonun %1’inden az.
  • Alternatif enerji sistemleri hâlâ yatırım ve operasyonel yük getirdiği için KOBİ’ler uzak duruyor.
  • Müşterilerin büyük bölümü karbon ayak izinden çok hâlâ navlun fiyatını soruyor.

“Greenhushing” (yeşil görünüp sessiz kalan firmalar) kavramı fuarda sert eleştirilere uğradı. Gerçek sürdürülebilirlik, söylemle değil; yatırım, teknoloji ve süreç dönüşümüyle mümkün.

  • Multimodal Taşımacılık: Teoride Verimli, Pratikte Çelişkili

Tren, deniz ve karayolu entegrasyonunu konu alan panellerde, modüler yapılar üzerinden maliyetlerin düşürülebileceği, çevreye olan etkinin azaltılabileceği savunuldu.
Ancak gerçek tablo farklı:

  • Gemi ve tren firmaları düşük operasyon maliyetlerine rağmen, navlun fiyatlarını karayolu seviyelerine yaklaştırarak marjlarını artırıyor.
  • Block train (yük garantisi) sistemleri esneklik sağlamıyor; küçük ve orta ölçekli karayolu filolarını zorluyor.

Filo sahipleri sistemin en ağır yükünü taşıyan aktörlerken, forwarder ve taşıma organizatörlerinin kârlılık oranı daha yüksek kalıyor. Bu adaletsiz yapının mutlaka tartışmaya açılması gerekiyor.

  • Nearshoring & Bölgesel Tedarik Zincirleri: Türkiye’nin Stratejik Avantajı

Dünya tedarik zinciri paradigmaları, pandemi sonrası yaşanan tedarik kırılmaları, jeopolitik riskler ve artan karbon regülasyonlarıyla birlikte kalıcı şekilde değişiyor. Küresel üretim ve lojistik merkezlerinin “yakına taşınması” anlamına gelen nearshoring, artık yalnızca operasyonel verim değil, aynı zamanda risk yönetimi, karbon kontrolü ve zaman avantajı sağlayan bir stratejiye dönüşmüş durumda. Shifting from ‘global’ to ‘regional’” ifadesi, günümüz tedarik zinciri ve üretim stratejilerinde yaşanan temel paradigma değişimini tanımlar. Bu ifade, şirketlerin artık tüm dünyaya yayılan karmaşık ve kırılgan küresel sistemler yerine, coğrafi olarak daha yakın, daha kontrol edilebilir ve esnek bölgesel ağlara yöneldiğini anlatır.”

Eskiden bir Alman firma Çin’de üretip Avrupa’ya mal getirirdi (global model).
Bugün aynı firma üretimini Türkiye’ye, Polonya’ya veya Mısır’a kaydırmayı tercih ediyor (regional model).
Bu geçişin nedenleri:

  • Pandemi sonrası tedarik kırılmaları
  • Savaş ve siyasi gerilimler
  • CBAM gibi karbon regülasyonları
  • Artan navlun maliyetleri
  • Daha hızlı teslimat ihtiyacı

Bu yüzden “Globalden bölgesel tedarik modeline geçiş” şu an lojistik dünyasının en önemli kavramlarından biri hâline geldi.

Neden Bu Değişim Yaşanıyor?

  1. Pandemi ve Savaşlar: COVID-19, Çin’deki kapanmalar ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi krizler, uzak tedarikin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi.
  2. Navlun Maliyetleri: Uzak Asya’dan gelen konteyner fiyatları 2021–2023 arasında %500’e varan artışlar yaşadı.
  3. Karbon Regülasyonları: AB’nin CBAM gibi uygulamaları, uzak mesafeden ithalatı daha maliyetli hale getiriyor.
  4. Tedarik Süresi: Uzak üretimde 40-60 gün olan teslimat süreleri artık ticaret için kabul edilebilir değil.
  5. Siyasi Riskler: Çin-Tayvan gerginliği, Orta Doğu belirsizliği gibi jeopolitik riskler, tedarik güvenliğini tehdit ediyor.

Türkiye’nin Avantajı

Türkiye, Avrupa’nın yanı başında stratejik bir tedarik ve lojistik üssü olarak öne çıkıyor. Avrupa’ya 1–7 gün teslimat süreleri, Ro-Ro hatları, otoyol erişimi, gelişmiş gümrüklü antrepo altyapısı ve genç nüfusu sayesinde bu dönüşümde kilit bir rol oynuyor. Türkiye’nin bu pozisyonu, sadece üretim değil; entegre lojistik ve dağıtım merkezi olma yönünde evriliyor.

Ekonomik Göstergeler ve Politika Eğilimleri

2022-2024 döneminde Avrupa çevresindeki ülkelere yapılan doğrudan yatırımlar (greenfield FDI) %62 oranında arttı. Türkiye’de ise lojistik sektörü 2025 itibarıyla 65 milyar doları aştı ve 2030’a kadar yıllık ortalama %4 büyüme bekleniyor.
Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin modernizasyonu, Türkiye’ye 20–30 milyar avro ek ihracat potansiyeli sağlayabilir. CBAM gibi karbon regülasyonlarının uygulanması da uzak mesafeden gelen ürünlerin maliyetini artıracağı için Türkiye’yi öne çıkarıyor.

Lojistik Operasyonlara Etkisi

Nearshoring stratejisi, tedarik zincirinin tüm halkalarını etkiliyor. Bu kapsamda:

  • Teslimatlar daha sık ve daha düşük hacimle gerçekleşiyor.
  • Geçici stoklama ve mikro depolama ihtiyaçları artıyor.
  • Karayolu ve multimodal taşımacılığa yönelik esnek çözümler önem kazanıyor.
  • Gümrük geçiş süreçleri ve dijital belge yönetimi (e-CMR vb.) daha kritik hâle geliyor.

Türkiye’nin avantajı, sadece fiziksel konum değil; altyapı, iş gücü kalitesi ve çok modlu taşımayı entegre şekilde sunabilme kapasitesidir.

Küresel Eğilimler ve Akademik Değerlendirmeler

DHL, McKinsey ve ING gibi global analizlerde nearshoring, hem üretim hem de taşıma zincirinin yeniden yapılandırılması için öncelikli strateji olarak tanımlanıyor. Avrupa firmaları artık Çin’den üretim getirmek yerine Türkiye, Fas, Polonya gibi ülkelere yöneliyor.
Özellikle “friendshoring” (jeopolitik olarak dost ülkelerle ticaret) politikası, Türkiye’yi bu denklemin güvenilir bir oyuncusu haline getiriyor.

Bedirhan Lojistik’in Yaklaşımı

Bedirhan Lojistik olarak biz, nearshoring stratejisini sadece yük taşıma açısından değil, bütünleşik tedarik modeli kurma perspektifiyle değerlendiriyoruz.
Bu çerçevede:

  • Karayolu, antrepo, gümrük ve dijital belge yönetimini tek noktadan entegre ediyoruz.
  • Avrupa hatlarında yük konsolidasyonu ve blok zincir destekli taşıma izleme sistemlerini test ediyoruz.
  • Yeşil lojistik altyapı kurulumlarına yönelik yatırım planlarımızı bölgesel olarak ölçeklendiriyoruz.

Nearshoring, artık sadece üretimi yakına almak değil; tüm lojistik karar mekanizmasını yeniden kurgulamak demektir.
Türkiye bu stratejinin merkezinde yer alırken, Bedirhan Lojistik olarak biz bu sürecin taşıyıcısı değil; şekillendiricisi olmaya adayız.
Geleceğin tedarik zincirleri, yakınlık, hız, entegrasyon ve güven üzerine kurulacak. Bu vizyonun gerektirdiği altyapı ve stratejik yaklaşımla dönüşüme hazırız.

İnsan Kaynağı Krizi & Teknoloji Uyumu

Fuarda vurgulanan konulardan biri de sektördeki insan kaynağı krizi oldu.
Avrupa’da lojistik sektöründe personel açığı %30–40 seviyelerinde.
Sürücü bulmak, depo çalışanı istihdam etmek her geçen gün zorlaşıyor.

Teknolojik sistemlerin kullanıcı dostu hale getirilmesi, eğitim sistemlerinin dijital platformlara taşınması ve iş gücü planlamasının yeniden ele alınması şart.


 

 Lojistik sektörü artık sadece malların A noktasından B noktasına taşınmasını değil; veri yönetimi, karbon optimizasyonu, üretim yakınsaması ve insan-makine entegrasyonunun stratejik mimarisini kapsamaktadır. Transport Logistic Munich 2025’te edindiğimiz izlenimlerle birlikte sektöre dair derinleşen bazı kanaatlerimizi ve yorumlarımızı aşağıda paylaşıyoruz:

  1. Dijitalleşme: Operasyonel Akıldan Veri Tabanlı Karar Mekanizmasına Geçiş

Lojistikte dijitalleşme, yalnızca yeni sistem kurmak değil, karar alma reflekslerinin veriye dayanması, yani iş kültürünün dijitalleşmesidir.
Ancak firmaların büyük çoğunluğu “dijital sistem alarak dijitalleştik” yanılgısında.
Gelecek, veri analitiği destekli filo optimizasyonu, önleyici bakım algoritmaları ve yapay zekâ destekli talep öngörü sistemleri ile şekillenecek.
Bunun için:

  • İş gücünün veri okuryazarı hâline gelmesi,
  • Süreçlerin gerçek zamanlı izlenmesi,
  • Yazılım ile karar arasındaki boşluğun kapanması gerekiyor.
  1. Yeşil Lojistik: Sıfır Karbon Değil, Sıfır İsraf

Sürdürülebilirlik, sadece çevreye zarar vermemek değil; operasyonun içindeki verimsizlikleri tespit ederek azaltmak anlamına geliyor.
Avrupa’da bu dönüşüm “karbon hesaplaması” ile ölçülüyor; ancak asıl mesele şudur:

Her gereksiz taşıma, hem karbon hem nakit israfıdır.

Yeşil lojistik yaklaşımı; rota sıkıştırma, yük birleştirme, alternatif mod kullanımı, depo içi enerji verimliliği gibi çok katmanlı çözümlerden oluşur.
Bedirhan Lojistik olarak biz, sıfır emisyon söylemine değil; ölçülebilir verimlilik ve sürdürülebilir finansal yapı modeline yatırım yapıyoruz.

  1. Modüler Taşımacılık: Oyun Alanı Değil, Güç Haritası

Tren, gemi, karayolu entegrasyonu teknik olarak anlamlı olabilir; ancak bu sistemin politikası rekabetten çok pazarlık gücüne dayanıyor.
Bugün büyük gemi hatları ve tren operatörleri, düşük maliyetle çalışırken navlunlarını karayolu fiyatına çekip marjlarını maksimize ediyor.
Bu durum, filo sahiplerini sistemin dışına itiyor.

Çözüm; şeffaf maliyet hesaplamaları, küçük filolar için kolektif navlun havuzları ve yük konsolidasyonu platformlarıdır.

  1. Nearshoring: Türkiye İçin Taşeronluk Değil, Sistem Ortaklığı Çağı

Küresel ticarette coğrafi yakınlık, artık sadece avantaj değil, birincil karar kriteri hâline geldi.
Nearshoring stratejisi yalnızca üretimi yakınlaştırmak değil; tedarik, taşıma, depolama ve yeniden dağıtım gibi tüm halkaları kapsayan bir sistem inşasıdır.
Türkiye burada “düşük maliyetli üretici” konumundan çıkmalı, “lojistik zekâ partneri” rolüne geçmelidir.

Bedirhan Lojistik, bu yapıyı kurmak için:

  • Depolama + taşıma + gümrük + belge sistemlerini tek noktada entegre eden çözümler geliştiriyor.
  • Avrupa hatlarında blok zincir destekli izlenebilir taşıma sistemleri için testler yürütüyor.

Lojistikte Yeni Oyun Kuruluyor, Taht Boş Değil operasyonu kuran kazanır.

Transport Logistic Munich 2025, sadece bir fuar değil; sektörün kendi iç muhasebesini yaptığı bir dönüm noktasıydı.
Veri sahipliği, taşıma hakkaniyeti, altyapı eşitsizliği ve dijital uygulamaların etkileri gibi konular; panel salonlarından çıkıp iş modellerinin merkezine oturuyor.

Geleceğin lojistik şirketleri, yükü taşıyan değil; sistemi yöneten olacaktır.

Contact Us to Collaborate
Looking to optimize your supply chain or explore nearshoring opportunities through Türkiye?
👉 Get in touch with Bedirhan Logistics today.

 

Kategori: Blog
Önceki yazı
Parsiyel, Grupaj ve Parça Yük Taşımacılığı: Farkları ve Ortak Noktaları
WhatsApp Destek